OKUMAK
Okumak ama kitap okumak. Burada sözünü edeceğimiz okul okumakla aynı şey değil okumak. Hayatı anlamak, yaşama yön vermek, düşünmek ve muhakeme etmek için okumaktır anlatılmak istenen.
Gençlik yıllarımda kışı beyazdan, dondurucu soğuktan eksik olmayan Malazgirt´te kitap okumak için ideal bir dönemdi dersem sanırım bu benim gibi düşünen çok az insan için geçerli olurdu. Zira arkadaş ve akranlarımızın çoğu sigara ve kömür dumanından göz gözü görmeyen kahvelerde kağıt ya da okey oynayarak zamanlarını öldürüyordu.
Kendimi okumaya verdiğim için şanslı saydığım gibi o dönemde gençliğin muazzam ütopyasına kaptırmanın pişmanlığında olmasam da daha geniş bir okuma yelpazesini tercih etmediğimden “keş kelerim” yok değil. Yine çok şey öğrendiğim bilimsel düşünceye açık fikirlerim için de bu süreçten geçmekten “iyi ki´ lerim “ de var.
Bu güne kadar öğrendiğim ise ideolojik bir pencereden okumanın insana katacağı çok az şey var, kaybettireceği ise tarif edilemez ağırlıktadır.
Belki bazılarımız şöyle düşünüyordur; sol, sağ ya da dini ideolojik düşünceler dışında ne tür bir düşünce var ki bu pencereleri kapatalım da daha geniş bir ufka hitap eden noktadan hareket edelim.
Kendi adıma söylemek gerekirse okumayı Homeros, Şekspir, Tolstoy, Şoholof, Dostoveski, JackLandin ,Goethe,ViktorHugo,Necip Mahfuz, Cengiz Aymatov, Gorki, Hemingway, Çehov, Jan stenberg…. Gibi Dünya Edebiyatının ölümsüz yazarlarının eserlerini okumaktan hem bilgi hem büyük keyif aldım. Okur olmakiçin hiçbir anlamı olmayan bir yığın kelime, cümle ve paragraftan oluşan bir karmaşa ile uğraşmak zaman kaybından başka bir şey değildir.
Adını saydığım yazarlardan Maksim Gorki´nin “Ana “ romanı ideolojiktir ama “Fırtınanın Ötesi” tam bir edebiyat ziyafetidir. Niyetim burada “Ana” romanını küçümsemek, yok saymak değil, eser her ne kadar sosyalist ideolojinin bir örneğiyse “kavgam” adlı Hitlerin yazdığı eser, ya da benzeri dini romanlar da bir ideolojiye hizmet eden eserler olduğundan hayata dair anlattıkları “öznel” olduğundan edebi bir değer taşıdıkları sanımca söylenemez.
Ama “Hacı Murat “ adlı romanı okuduysanız, bir Hristiyan Rus yazar olan Tolstoy´un penceresinden “Müslüman bir Çeçenin “hikâyesini ne kadar objektif ve ideolojiden uzak anlattığını öğrenir. Roman, insanı üç yüz yıl önceki Kafkasya´nın muhteşem doğasına, yaşamına ve politik ortamına tarafsız bir kamera görevi yaparak götürüyor. Yazarın egemen Rus devletinin bir bireyi olarak değil de tarafsız bir Dünya insanı olarak bakışını anlattığından eseri anlam kazanıyor ve Dünya edebiyatına fazlasıyla katkı sağlıyor. Dolaysıyla böylesi bir eseri okumak insana hem keyif hem de bilgi veriyor.
Örnekler Rusya´dan Mısır´daki Midak sokağına, Alaska´da bir kurt soyundan gelen köpeğin serüvenine oradan ikinci Dünya savaşında İspanya´daki iç savaşa ve Amerika´da Kaliforniya´daki şeftali bahçelerinde çalışan işçi ailelerine kadar götürebilir. Muş coğrafyasına benzer özellikleri olan Orta Asya´daki stepleri anlatan Cengiz Aymatov ise bambaşka bir edebiyat lezzetçisi!
Anlatmak istediğim; okuyalım ama pencerelerimiz içinde daha geniş çerçeveler açan eserleri okuyalım.
Esen kalın.