BAŞSAĞLIĞI ZİYARETİNDE BULUNDULAR

Muş Sivil Toplum Platformu (MSTP) üyeleri,KESK Muş Şubeler Platformu´nu ziyaret etti. 10 Ekim günü Ankara´dadüzenlenecek olan emek, barış ve demokrasi mitingi öncesi meydana gelen bombalı saldırıda arkadaşlarını kaybeden KESK Muş Şubeler Platformu üyelerini ziyaret eden MSTP üyeleri, ziyarete ilişkin açıklamada bulundu. Platform tarafından yapılan açıklamada: “İlimizden Ankara´ya giderek “Barış Mitingi´ne” katılan KESK üyelerinin de aralarında bulunduğu kitleye 10 Ekim´deki bombalı saldırı sonucu hayatını kaybeden arkadaşları nedeniyle başsağlığı dilemeye ve patlama gözleri önünde olduğundan ve belki de kıl payı patlamadan kurtulmaları nedeniyle de geçmiş olsun demeye MSTP olarak KESK Muş Şubeler Platformunu ziyaret ettik. Fatiha okuyarak başladığımız ziyarette yaşanan elim olayın birliğimizi sağlamasını diledik ve acılarımızı sahiplenerek ve ortaklaşarak yeni bir gelecek kurmak amacıyla daha fazla mücadele edilmesi gerektiğini vurguladık” ifadelerine yer verildi. Muş Sivil Toplum Platformu üyelerinin ziyaretinin kendilerini çok memnun ettiğini ifade eden KESK Dönem Sözcüsü Mustafa Demiraydın, patlamada yaralananlara gaz sıkıldığını sözlerine ekledi.

“TOPLUMSAL BAĞLARIMIZI CİDDİ DERECEDE ZEDELİYOR”

MSTP tarafından yapılan açıklamanın devamında, ülkemizde yaşanan çatışma ortamının toplumsal bağlara zarar verdiği vurgulandı. Demokrasi ve özgürlük talebinde bulunan tüm kesimlerin sindirilmeye çalışıldığı belirtilen açıklamada: “7 Haziran seçimlerinden sonra başlayan savaş ortamı hepimizi derinden etkiliyor. Son beş aydır yerleşim yerlerimizde ve dağlarımızda yaygınlaşan çatışmalar, tamiri mümkün olmayan ağır sonuçlar yaratıyor, toplumsal bağlarımızı ciddi derecede zedeliyor. Bu süreçte demokrasi ve özgürlük talebinde bulunan bütün toplumsal kesimler, basın-yayın organları, gazeteciler, aydınlar, bir bütün olarak muhalif olan herkes sindirilmeye çalışıldı. Toplum kutuplaştırıldı, karşıtlaştırıldı, düşmanlaştırıldı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Diyarbakır saldırısının birer devamı olarak Suruç´ta ve Ankara´nın göbeğinde patlatılan bombalarla yüzlerce sivil insan katledildi. Diyarbakır ve Suruç katliamlarının bir devamı olarak, Ankara´da,  Sivil Toplum Örgütlerinin gerçekleştirdiği mitinge yönelik yapılan bombalı saldırı ve yüzün üzerinde insanımızın yaşamını kaybetmesi, yüzlercesinin ağır yaralanması bütün bu çözümsüzlük politikalarının bir sonucudur. Ankara katliamının zamanlaması ve sonuçları birlikte değerlendirildiğinde, bu katliam sadece devletin, istihbaratın ve güvenlik güçlerinin zafiyeti olarak geçiştirilemez. Ortada ciddi derecede çözümsüzlük üreten ve halklara savaşı dayatan bir zihniyetin olduğu iyi görülmelidir. Bu nedenle katliamın bütün boyutlarıyla bir an önce açığa çıkarılmasını bekliyoruz. Bu bağlamda yaşanan bu katliamı bir kez daha lanetliyor ve kınıyoruz. Bütün bu yaşananlar, ülkemizin ve halklarımızın geleceği, demokrasisi ve özgürlüğü açısından son derece tehlikeli ve tehdit edici bir durumla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir” ifadelerine yer verildi.

 “BÜYÜK BİR UMUT YAŞAMAYA BAŞLAMIŞTI”

 2013´te yapılan Nevruz kutlamalarıyla Türkiye´de barış havasının hakim olacağı anlayışının toplum tarafından benimsendiği belirtilen açıklamada: “Oysa 2013 Nevroz´undan bu yana tüm Türkiye halkları, barış, kardeşlik ve demokrasi değerleri ışığında tüm toplumsal sorunlarının çözüleceğine dair büyük bir umut yaşamaya başlamıştı. Bu nedenledir ki, son üç yılda toplumsal yaşamımızın her alanında büyük bir rahatlama oldu. Demokratik çözüme farklı toplumsal kesimlerin ezici bir çoğunluğu destek verdi. Dolmabahçe mutabakatı bütün bu gelişmelerin somut bir sonucuydu. Yine bu sonuca bağlı olarak 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan tablo, demokratik birliğe ve Kürt sorununun müzakereler yoluyla çözümlenmesine dair inancın ve toplumsal desteğin en yalın ifadesiydi. Gerek Dolmabahçe mutabakatının gerekse de 7 Haziran seçim sonuçlarının doğru değerlendirilmemesi ve güvenlik politikalarının devreye sokulması sonucu acıdan, ölümden,  göçten, yoksulluktan ve istikrarsızlıktan başka hiçbir getirisi olmayan karanlık bir sürece itildik” denildi.

 “DAHA ÇOK MÜCADELE ETMEMİZ GEREKTİĞİNİ BİLİYORUZ”

KCK tarafından alınan tek taraflı eylemsizlik kararının olumlu bulunduğu belirtilen açıklamanın son bölümünde, kalıcı barışın sağlanması için herkesin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi gerektiği vurgulandı. Operasyonların devam etmesinin kaygı ve endişe verici olduğu da belirtilen açıklamada: “Muş Sivil Toplum Platformu (MSTP) olarak defalarca çatışmaların son bulması, sorunlarımızın müzakere ve diyalog yoluyla çözümlenmesi için bütün kesimlere çift taraflı tahkim edilmiş bir ateşkes ilan etmeleri çağrısında bulunduk, sorunlarımızı müzakere ederek çözmekten başka bir şansımızın olmadığını hep dile getirdik. Yine Türkiye ve uluslararası bütün insancıl ve demokratik çevreler benzer kaygılarını ve düşünceleri çok açık bir dille ifade etti. Gerek biz sivil toplum örgütlerinin, gerekse de uluslararası demokratik çevrelerin yapmış olduğu çağrılara KCK´nin tek taraflı eylemsizlik ilan ederek karşılık vermesini heyecan verici buluyor ve olumlu karşılıyoruz.  Tek taraflı ilan edilen eylemsizliğin biz sivil toplum örgütlerine, siyasi partilere, ulusal ve uluslararası bütün demokratik çevrelere büyük bir sorumluluk yüklediğinin bilincindeyiz.  Bu nedenle tek taraflı olan eylemsizliğin çift taraflı olması, eylemsizlik kararının kalıcı bir ateşkese evriltilmesi için daha çok mücadele etmemiz gerektiğini biliyoruz. Ancak KCK´nin yaptığı eylemsizlik ilanından sonra devlet güçlerinin operasyonlarına devam etmesini de kaygıyla karşılamaktayız. Yapılan operasyonlar sonucunda gerilla, asker, polis ve halktan onlarca yeni can kaybı yaşanması ve siyasi operasyonların devam etmesi bu kaygılarımızı ve endişelerimizi büyütmektedir. Devlet kanadının da ateşkes ilanına olumlu cevap vermesini toplumsal barış adına önemli ve gerekli görüyoruz. Bu bağlamda; Türkiye´deki bütün demokratik kurumları,  aydınları, inanç kesimlerini ve medyayı tahkim edilmiş ateşkes için, barış sürecine ve masaya tekrar dönüş için çaba sarf etmeye davet ediyoruz.  Halklarımıza karşı tarih önünde sorumluluğumuzu yerine getirmek adına tüm demokratik toplumsal kesimlere çağrımızdır” ifadelerine yer verildi.